HİZMETLERİMİZ

Obezite Cerrahisi

Obezite cerrahisi ile yepyeni bir hayata merhaba deyin!

Obezite aşırı kilo alımına bağlı olarak gelişen ve vücutta yağ dokusunun artmasıyla karakterize bir hastalıktır. Sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin en sık ikinci nedenidir.

Genetik ve çevresel faktörler obezitenin gelişiminde rol oynar. Diyet ve kültürel faktörlerde obezitenin gelişiminde oldukça önemlidir.

Aşırı kalori alımı, azalmış fiziksel aktiviteye bağlı daha az enerji tüketimi gibi etkenler belirgin olarak obeziteye neden olmakla beraber aşırı sayıda ve boyutta yağ hücresine sahip olmakta etkili bir faktördür.

Erkekler daha çok göbek çevresi (santral) kilo alma eğilimi gösterirken, kadınlar daha çok kalça çevresine (periferal) kilo alma eğilimi gösterir. Göbek çevresi yağ dağılımının ise metabolik hastalıklarla (Diabet, Hipertansiyon gibi) ilişkisi olduğu bilinmektedir.

30.3%

oranında insan ülkemizde obezite hastalığı ile yaşamaktadır.

49%

oranıyla kötü beslenme obezitenin en önemli nedenidir.

6000+

başarıyla tamamlanmış cerrahi operasyon deneyimi

OBEZİTE CERRAHİSİ

Sleeve gastrektomi en sık uygulanan obezite ameliyatıdır ve tüp mide ameliyatı olarak da bilinir. Laparoskopik (kapalı) olarak gerçekleştirilir, mide %70-80 oranında çıkarılır ve mide tüp şekline getirilir. İşlem sırasında ince barsakların yapı ve bütünlüğü korunur, gıda emilim süreci bozulmaz ve vitamin-element eksikliği gelişmez. Midenin hacim olarak daraltılması daha az gıda tüketimi sağlarken, doyma hissinin daha erken oluşmasına yardımcı olur.

OBEZİTE CERRAHİSİ

Transit Bipartisyon etkinlik açısından oldukça başarılı aynı zamanda uzun dönem sonuçları oldukça etkili bir şeker ameliyatıdır. En önemli avantajı diğer gastrik bypass ameliyat seçenekleri gibi belirgin emilim eksikliklerine neden olmadan etkinlik göstermesidir.

Ameliyat laparoskopik (kapalı) olarak gerçekleştirilir. Transit Bipartisyon ameliyatında mide %50 oranında küçültülür ve ince barsak son kısmı mideye bağlanarak çift çıkışlı mide oluşturulur. Tip 2 şeker hastalarına uygulanmasının yanı sıra, besin emiliminin azaltılmasının hedeflendiği obez hastalara da güvenle uygulanabilmektedir. Şeker ameliyatına uygun olan hastalarda uygulanabilecek en güvenli ve etkin ameliyatlardan biridir.

OBEZİTE CERRAHİSİ
Non-Diverted İleal İnterpozisyon ameliyatında standart Sleeve gastrektomi (Tüp Mide) işlemi sonrasında, ince bağırsakların orta (jejenum) ve alt (ileum) kısımlarının yerleri değiştirilerek bağlantılar tekrar sağlanır. Bypasslanan ince barsak segmenti yoktur, insülin direncinin kırılmasını sağlayan ileal ince barsak segmentinin yukarı alınması insülin direncinin kırılmasını sağlar. Standart sleeve gastrektomi az yiyerek doyma hissinin erken ortaya çıkmasını sağlarken, ince barsaklarda yapılan değişiklik ise insülin direncinin belirgin şekilde kırılmasıyla ani açlık atakları önlenir. Obezite ile beraber ciddi insülin direnci olan hastalarda tercih edilmesi gereken bir ameliyattır.

Video Başlığı

Eşsiz Deneyim

10000’den fazla Laparoskopik cerrahi başarısı ve mutlu hasta deneyimi

Detaylı İnceleme

Ameliyat öncesi ve sonrası ayrıntılı inceleme sayesinde güvenli tedavi süreçleri

Tedavi Sonrası Destek

Tedavi sonrası uzun yıllar süren cerrahi ve diyetisyen desteği ile 7/24 yanınızdayız

CERRAHİ ÖNCESİ

En uygun ameliyat seçimi

Mevcut kilonuz ve rahatsızlıklarınız değerlendirilerek, ameliyat seçeneklerinin avantaj ve dezavantajları tartışılır. Doğru ameliyatın seçimine doktorunuzla beraber karar verilir.

Ameliyat öncesi hazırlık

Hastalara ameliyat öncesi süreçte endoskopik, radyolojik ve laboratuvar tetkikler yapılmakta, sonuçlar genel cerrahi dışında dahiliye, kardiyoloji ve aneztezi değerlendirmesinden mutlaka geçmektedir. Hastalarda mevcut ek hastalıklar varlığında ise (geçirilmiş operasyonlar, kalp krizi,  akciğer enfeksiyonları, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar, hipertansiyon, diyabet, uyku-apne sendromu gibi) ilgili branşla hasta değerlendirilerek görüş ve öneriler mutlaka alınır.

Ameliyat süreci

Ameliyatın süresi uygulanacak cerrahiye göre değişir (30-120 dakika). Ameliyat sonrası anestezik uyanma aşamasını takiben tıbbi bir zorunluluk yoksa hasta odasına alınır, yoğun bakıma genellikle gerek kalmaz. Odasında takip edilen hasta en kısa sürede yürüyüşlere başlar (ameliyattan 6 saat sonra).
CERRAHİ SONRASI

Ameliyat sonrası süreç

Ameliyat sonrası en erken sürede hasta yürütülmeye ve su tüketmeye başlar (6. saat). Birinci günden itibaren yürüyüşler sıklaşır, sıvı gıda tüketimi çeşitlendirilir. Üçüncü gün ise hasta taburcu olabilir.

Ameliyat sonrası beslenme

İlk gün 6. saatten itibaren su ile beslenme başlar, birinci gün gaz çıkımını takiben çorba, ayran, komposto gibi gıdaların tüketimine geçilir. İkinci hafta sonrasında püre kıvamına, dördüncü haftadan sonra ise normal beslenmeye geçilir. Tüm bu süreç ve sonrası diyetisyen kontrol ve önerileri doğrultusunda ilerler.

Ameliyat sonrası ilaç kullanımı

Ameliyat sonrası hastanın kullanması zorunlu olan eski ilaçları (Tansiyon, tiroid ilaçları gibi) birinci günden itibaren tekrar başlanır. Zayıflamayı takip eden dönemde kullanım ihtiyacı kalmayan ilaçlar kontrollü olarak bıraktırılır. Ameliyata bağlı kullanılması gereken ilaçlar ise (mide koruyucu, ağrı kesici, vitamin gibi) birinci ayda bırakılır.

Ameliyat sonrası spor ve yaşam

Ameliyat sonrası yürüyüşler en erken dönemde başlar, birinci haftadan itibaren tempolu yürüyüşler, ikinci haftadan itibaren yüzmeye başlanabilir. Birinci aydan itibaren ise hafif ağırlıklı çalışmalar ve pilates yapılabilir. Üçüncü aydan itibaren ise aşırı zorlamama kaydıyla tüm sportif aktiviteler yapılabilir.

Sık Sorulan Sorular

Obezite aşırı kilo alımına bağlı olarak gelişen ve vücutta yağ dokusunun artmasıyla karakterize bir hastalıktır. Aşırı kalori alımı, azalmış fiziksel aktiviteye bağlı daha az enerji tüketimi gibi etkenler belirgin olarak obeziteye neden olur. Sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin en sık ikinci nedenidir. Obezitenin en rahatsız edici yanı ise yaşam kalitesinin ciddi olarak bozulmasıdır. Erkekler daha çok göbek çevresi (santral) kilo alma eğilimi gösterirken, kadınlar daha çok kalça çevresine (periferal) kilo alma eğilimi gösterir.

Obezitenin tanımı vücut kitle indeksi (VKİ) ile sağlanmaktadır. Vücut kitle indeksi; ağırlığın (kilogram) boy’un karesine (metre) bölünmesiyle hesaplanır (VKİ = kilo (kg) / boy2 (m)). VKİ 18-25 arası normal kabul edilirken, 25-30 arası şişman (Preobez), 30 üstü ise obez olarak değerlendirilir.

Obezitenin birincil tedavisi diyettir. Diyetle beraber spor yapmak kalori harcamayı dolayısıyla kilo vermeyi kolaylaştırır. Yaşam alışkanlıklarının değiştirilmesi (hareketli yaşam, sağlıklı beslenme gibi) hem kilo vermeyi hem de mevcut kilonun korunmasını kolaylaştırır.

Diyet + spor ile kilo verme girişimi başarısız olmuşsa endoskopik veya cerrahi seçenekler değerlendirilmelidir. Endoskopik yaklaşımlar Mide balonudur. Cerrahi seçeneklerin başında Sleeve Gastrektomi ameliyatı (Tüp Mide) gelirken alternatif cerrahi girişimler Transit Bipartisyon ve Non-Diverted İleal interpozisyon ameliyatlarıdır.

Obezite ile beraber görülen başlıca hastalıklar Dejeneratif eklem hastalıkları, Bel ağrıları, Hipertansiyon, Obstrüktif uyku apnesi, Gastroözefageal reflü hastalığı, Kolelithiasis (safra taşı), Tip 2 diyabet, Hiperlipidemi, Hiperkolesterolemi, Astım, Depresyon, Ölümcül kalp aritmileri, Sağ kalp yetmezliği, Migren, Venöz staz ülseri, Derin ven trombozu, Mantar enfeksiyonları, Cilt abseleri, Stres üriner inkontinans (idrar tutamama), İnfertilite (kısırlık), Dismenore (adet düzensizliği), Depresyon, Karın duvarı fıtıkları, Artmış kanser görülme oranlarıdır (rahim, meme, kolon, prostat gibi).

Obezite cerrahisi planlanlanacak hastalarda bakılması gereken ilk kriter Vücut kitle indeksidir (VKİ) ve alt sınır 40’tır. Obezite ile beraber ek bir hastalığın varlığında ise (Diyabet, Hipertansiyon, astım, uyku-apne gibi) VKİ’nin 35’in üzerine olması gerekir.

Ameliyatı planlanan hastalarda ek olarak aranan diğer kriterler ise diyet ve egzersizin daha önceden denenmiş olması, uygulanacak cerrahiyi anlayacak ve kabul edecek mental yeterlilikte olmak, psikiyatrik bir hastalığa sahip olmamak ve alkol-madde bağımlılığının olmamasıdır.

Obezitenin cerrahi tedavisi bariatrik cerrahi olarak tanımlanır. En sık uygulanan ve en bilinen yöntem Laparoskopik Sleeve Gastrektomi ameliyatıdır. Tüp mide ameliyatı olarak da bilinir. Midenin yüzde 70-80’inin dikey olarak çıkarılması ve midenin görünüm olarak tüp şekline dönüştürülmesi olarak basitçe tanımlanabilir. İşlem sırasında ince barsakların yapı ve bütünlüğüne dokunulmaz, dolayısıyla gıdaların emilim süreci bozulmaz ve oral alım eksikliği olmaması durumunda vitamin-element eksikliği beklenmez. Midenin hacim olarak küçültülmesi daha az gıda tüketimi ile doyma hissinin daha erken hissedilmesini sağlarken, dengeli kalori kısıtlaması kontrolü kilo kaybının ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Sleeve gastrektomi dışında diğer güncel bariatrik cerrahi alternatifleri Transit Bipartisyon ve Non-Diverted İleal interpozisyondur. Gastrik Bypass ise orta-uzun dönemde hızlı geri kilo alıma neden olması nedeniyle tercih edilmemelidir.

Cerrahi girişimler laparoskopik (kapalı) olarak uygulanmaktadır. Bunun sebebi ise cerrahi girişimin komplikasyonlarını (ağrı, normal hayata erken dönüş, cerrahi alanlara ulaşımın kolaylaşması gibi) azaltmaktır.

Hastaların ameliyat öncesi süreçte değerlendirilmesi ve risklerin belirlenerek olası önlemlerin alınması temel yaklaşımdır. Cerrahi planlama sürecinde tüm hastaların ayrıntılı incelemeleri yapılmalıdır. Temel amaç olası eksiklik ve hastalıkların tespiti, takiben cerrahi öncesi tedavisi ve gerekirse cerrahinin ertelenmesidir.

Bu amaçla yapılması gereken değerlendirmeleri bakacak olursak bunlar; Akciğer değerlendirmeleri (akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri, göğüs hastalıkları konsültasyonu gibi), Kardiyak değerlendirmeler (EKG, EKO, kardiyoloji konsültasyonu, gerekirse eforlu EKG, Holter, anjiografi), Psikiyatrik değerlendirmeler (ilaç kullanımı, madde bağımlılığı,  psikiyatrik hastalık varlığı, psikiyatri konsültasyonu gibi), Radyolojik değerlendirmeler (abdominopelvik ultrasonografi, doppler ultrasonografi), Dahili değerlendirmeler (mevcut başka hastalıklar ve ilaç kullanımı, dahiliye konsültasyonu gibi),  endoskopik değerlendirme ve Laboratuvar değerlendirmelerdir (kan sonuçları ile karaciğer – böbrek fonksiyonları,  kanama zamanları gibi).

Hastaların kullandığı ilaçlar da mutlaka dikkate alınmalıdır (kan sulandırıcı, tansiyon-şeker ilaçları, psikiyatrik ilaçlar gibi). Ameliyat sürecinde bazı ilaçlar kesilmeli veya aynı etkinlikte ilaçla değiştirilmeli, mümkünse en kısa sürede ilacın kullanımına tekrar başlanmalıdır. Ameliyat sonrası ise en erken dönemde hastanın kullandığı ilaçların yeniden başlanması gerekir.

Hastalarda mevcut olan ek hastalıklar varlığında (geçirilmiş operasyonlar, kalp krizi,  akciğer enfeksiyonları, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar, hipertansiyon, diyabet, uyku-apne sendromu gibi) ilgili branşta hasta kontrol edilerek görüş ve öneriler mutlaka alınmalıdır.

Yüksek riskli hastalar ameliyat öncesi mutlaka hastaneye yatırılmalı ve tedavileri başlanmalıdır.

Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) sonrası hastane de toplam 3 gün yatılmaktadır. Ameliyatın ilk günü dinlenerek geçer, ameliyat sonrası 6. saatte su içimine ve kısa yürüyüşlere başlanır, ertesi gün sık aralıklarla yürüyüşlerle devam edilir. İkinci gün gaz çıkışını takiben çorba, ayran, komposto gibi gıdalara başlanırken 3. gün ise gerekli bilgilendirmeyi takiben taburcu olunur.

Transit Bipartisyon ve Non-Diverted İleal İnterpozisyon ameliyatları sonrasında ise hastanede yatış toplam 4 gündür.

Tüp mide ameliyatında midenin yaklaşık % 70-80’lik kısmı alınır. İşlem sonrası midenin son hali muz şekline benzerdir.

Tüp mide ameliyatlarında midenin kesilmesi işlemi stapler olarak adlandırılan bir zımbalama sistemi ile yapılır. Zımba hattı işlem sonrası güvenli olarak kapansa bile hat boyunca kanamalar görülebilir. Son yıllarda çıkan bilimsel çalışmalar zımba hattının dikilmesinin ameliyat sonrası erken dönemde görülebilecek kanama riskini belirgin şekilde azalttığını göstermektedir. Benzer olarak hattın dikilmesinin kaçak görülme oranlarını azalttığı bilinmektedir. Dolayısıyla cerrahi komplikasyonların görülme riskini azaltmak adına zımba hattının dikilmesini mutlaka önermekteyiz.

Transit Bipartisyon ameliyatında midenin yaklaşık % 40-50’lik kısmı alınır.

Non-Diverted ileal interpozisyon ameliyatında midenin yaklaşık %70-80’lik kısmı alınır. Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) işlemine benzer olarak midenin son hali muz şekline benzerdir. Sonrasında ise ince barsaklarda yer değişimi işlemi gerçekleştirilir.

Ameliyattan 6 saat sonra ağızdan su alımı kontrollü şekilde başlar. Ertesi gün beslenme kontrollü sıvı tüketimi ile birlikte damar yolundan sıvı desteği ile sağlanır. Ağızdan beslenmede berrak sıvı desteği verilir (su, çay, şekersiz içecekler, tanesiz çorbalar gibi). Hastanın gaz çıkışını takiben sulu kıvamda çorbalar, yoğurt, ayran, laktozsuz süt, kefir gibi içeceklere geçiş sağlanır. Bu süreç 2. hafta  sonuna kadar bu şekilde devam eder.

2-4. haftalarda ise püre kıvamında beslenmeye geçiş yapılır (yumurta, omlet, menemen, yumuşak peynirler, meyve-sebze püreleri, püre haline getirilmiş sebze yemekleri, et-balık ve tavuk, kıyma gibi). Ek olarak bu süreçte yumuşak meyveler tüketilebilir.

1. aydan itibaren ise katı gıda ile kontrollü beslenmeye geçilir.

Beslenme sürecinin tamamında diyetisyen desteği ve önerileri takip edilmelidir. Bizlerde ameliyat sonrasında hastalarımızın takibini diyetisyen eşliğinde sağlamaktayız.

Ameliyat olan hastalar uyanmaları ve anestezik değerlendirme sonrasında gereklilik olmadığı sürece odalarına alınarak takip edilir. Özel durumlar dışında hastalar yoğun bakımda kalmazlar.

Ameliyat sonrası ilk bir ayda mutlaka mide koruyucu ve vitamin desteği verilmektedir. Birinci ay sonrasında ise bu ilaçlar kontrollü bir şekilde bırakılır. Protein tozu gibi takviyelerin ilk bir ayda kullanımı ise hasta tercihine bırakılmaktadır.

Ameliyat sonrası fazla kilonun kaybına bağlı bazı hastalıkların gerilediği bilinmektedir. Aşırı kilonun neden olduğu kemik eklem rahatsızlıkları kaybedilen kiloyla orantılı olarak giderek azalır ve kaybolur. Fazla sıvı yükünün azalmasına bağlı olarak hipertansiyon ortadan kalkmaya başlar, ilaç kullanan hastalarda ise ilaca bağımlılık giderek azalır ve Kardiyoloji kontrolünde ilaçlar kesilir. Benzer olarak insülin direncine bağlı olarak var olan kan şekeri yüksekliği giderek azalır, var olan hap kullanımı ise Dahiliye kontrolünde sonlandırılır.

Ameliyat sonrası yürüyüşlere en erken süreçte başlanır. İkinci haftadan sonra tempolu yürüyüşler ve yüzme gibi sporlar yapılabilir. Birinci aydan sonra ağırlıksız egzersizlere geçilebilir (Pilates gibi). Üçüncü aydan itibaren ise ağırlıklı sporlar rahatlıkla yapılabilir (Fitness, ağırlıklı egzersizler gibi).

Ameliyat sonrası yara yerleri subkutan (estetik) kapatılmışsa dikişlerin alınmasına gerek yoktur. Dikişleri normal kapatılmak zorunda kalınan hastalarda ise dikişler 12-15. günlerde alınabilir.

Tüp mide ameliyatı sonrası kilo kaybı ve yağ birikiminin azalmasıyla var olan insülin direnci belirgin şekilde azalır.

Non-diverted ileal interpozisyon ameliyatı sonrasında ise insülin direnci hemen kırılır.

Ameliyat sonrası kilo kaybının en fazla olduğu dönem ilk 1 aydır. Bunun sebepleri ise sıvı gıdalarla düşük kalorili beslenme ve normal yağ kaybı ile beraber vücutta fazla tutulan sıvının kaybıdır. Dengenin sağlanması sonrasında ise kilo kaybı verilen yağ ile paralel seyreder. İlk ay görülen ortalama kilo kaybı 5-15 kilogramdır.

Takip eden aylarda ise ortalama kilo kaybı aylık 1-4 kilogram arasındadır. Verilen kilonun artması kişinin ne kadar hareketli olduğu ve ne kadar egzersiz yaptığı ile ilişkilidir.

Kilo verdirici ameliyatlar sonrası bazı hastalarda sarkmalar görülebilir. Bunu belirleyen şey ise kişinin ne kadar kilolu olduğu, ameliyat öncesinde de sarkmanın zaten var olması ve hangi hızda kilo kaybettiği ile ilişkilidir. Sarkmalarla ilgili ameliyatların ise kilo vermenin tamamlanması sonrasına ertelenmesi önerilir.

Ameliyat sonrası zımba hattında iyileşmenin sağlanması sonrası mide bir miktar esneyebilir fakat midenin büyümesi görülmez.

Ameliyat sonrası hastaların kilo verme durumları aylık olarak iletişime geçilerek takip edilir. Kan değerlendirmeler ise 1. 3. 6. 9. ve 12. aylarda mutlaka yapılır.

Vücut kitle indeksi 30’un altında olan hastalara cerrahi uygulanmaz.

Ciddi kalp yetmezlikleri, kontrolsüz kalp-damar hastalıkları, son evre akciğer hastalıkları, aktif kanser hastaları veya tedavisini alanlar, portal hipertansiyon varlığında siroz, kontrolsüz madde veya alkol bağımlıları ve entellektüel kapasitesi ciddi şekilde bozuk kişilere cerrahi uygulanmamalıdır.

Her cerrahi girişimin komplikasyon ve riskleri olmakla beraber uygulanan cerrahiye özel komplikasyonlar ve riskler bulunmaktadır. Bilimsel olarak önemli olan; bu komplikasyonların oranı ve etkin tedavisidir.

Laparoskopik sleeve gastrektomi de görülebilecek komplikasyonlar; cerrahi alanlarda kanama, yara yeri komplikasyonları (yara yerinde enfeksiyon, kötü yara iyileşmesi gibi), spesifik komplikasyonlar (cerrahi alan kanamaları, alan bütünlüğünün bozulması sonrası kaçaklar gibi), cerrahi işlem sonrası mide bütünlüğünde pozisyonel komplikasyonlar (geçiş darlıkları, midenin bükülmesi (torsiyon) gibi), cerrahi sonrası cerrahi bölge dışı komplikasyonlar (akciğer enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, kalp problemleri gibi),  uzun dönem komplikasyonlar (beklenenden hızlı veya yavaş kilo verme, kilo vermenin durması veya kilo alımı, vitamin-mineral eksiklikleri gibi) olarak sayılabilir.

Komplikasyonların görülme oranları %  birler ve 10 binde belki de 100 binde birler aralığında değişmektedir. Bu noktada önem kazanan durum ise önlenebilir komplikasyonların tespiti ve gerçekleştiği durumda uygun tedavinin uygulanmasıdır. Aynı şekilde cerrahi öncesi komplikasyon riskini arttıran nedenlerin (örneğin başka bir hastalığın varlığı, sigara, alkol, yara iyileşmesini etkileyen başka faktörler, anestezik riski arttırabilecek başka hastalıklar gibi) önden tespiti, gerekirse önce tedavi edilmesi, komplikasyonun ortaya çıkış riskini oldukça düşürmektedir. Benzer olarak ameliyat sonrası olası komplikasyon riskinin bilinerek alınabilecek önlemler ile (erken mobilizasyon, solunum eğitimleri, sıkı takip ve izlem, uygun medikal tedavilerin erken süreçte başlanması gibi) sürecin sorunsuz tamamlanmasını sağlar.

Ameliyat sonrası süreçte önemli olan bir diğer nokta ise istenmese de gerçekleşen bir komplikasyonun erken tespiti ve uygun tedavisidir. Kanser gibi hastalıklarda da her zaman söylenen ‘Erken teşhis hayat kurtarır’ gerçeği tüm cerrahi komplikasyonlar içinde geçerlidir. Maalesef bir komplikasyonun tanısının erken süreçte konmaması, uygun tedavi ile kontrol altına alınabilecek durumun gecikme ile kontrol ve tedavi edilebilirlik dışına çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla hastaların mutlaka bilgilendirilmesi ve ameliyat sonrası hastanın sıkı takibi önem kazanmaktadır. Cerrahi ekibin tecrübe ve deneyiminin en önemli faktör olduğu asla unutulmamalıdır.

Uygulanacak olan cerrahi ameliyatın seçimi hastanın durumuna göre değişkenlik gösterir. Vücut kitle indeksi, ek hastalıkların varlığı gibi faktörler uygulanacak ameliyatın belirlenmesinde oldukça önemlidir. Aynı zamanda uygulanabilecek olan ameliyatların tüm kazanım ve komplikasyonları anlaşılmalı ve hasta ile tartışılmalıdır. En doğru seçimin yapılması konusunda ise mutlaka doktorunuzun görüşü alınmalı ve uygulanmalıdır.

Cerrahi dışı seçenekler diyet+egzersiz, ilaçlarla tedavi ve mide balonudur.

Mide balonu endoskopik olarak uygulanan bir yaklaşımdır. Sedasyon ile işlem gerçekleştirilir ve genel anestezi alınmaz. Midenin içerisine endoskopik olarak bir balon yerleştirilerek dolgunluk ve erken doygunluğun sağlanması amaçlanır. Kullanılan balonun türüne göre balonun midede kalma süresi 6-12 ay arası olacak şekilde değişmektedir. Kilo verdirme potansiyeli kabul edilebilir düzeyde olmasına rağmen, balonun çıkarılmasını takip eden dönemde verilen kiloların hızla geri alınması hastaların yaklaşık %90’ında kaçınılmazdır. İntragastrik balon yerleştirmenin belki de tek etkin kullanım yeri süper obez hastalarda (cerrahi planlanmış fakat yüksek anestezik risk nedeniyle cerrahinin uygulanamadığı aşırı şişman hastalarda) hastanın kısa sürede kilo kaybının sağlanması (örneğin kişinin 200 kilodan 170 kiloya indirilmesi) takiben cerrahinin nispeten daha düşük risklerle uygulanabilmesidir. Bir diğer güvenli kullanımı için uygun hasta grubu ise zayıflamak isteyen fakat cerrahi kriterlere uygun olmayan (VKİ’i 25-30 arası hastalar) hastalarda nispeten daha az kilo kaybının hedeflenebileceği kişilerdir. Yine cerrahi düşünmeyen hastalara da uygulanabilmektedir.

Mide balonu uygulanan hastalarda görülen kilo kaybı 5-15 kilogram arasıdır (Hastaların sadece % 50’si). Fakat balonun çıkarılmasını takiben (6-12 ay) kilo verebilen hastaların % 95’i verdikleri kiloları geri almaktadır.

Mide botoksu uygulamalarında ise görülen kilo kaybı 5-10 kilogram arasıdır (Hastaların sadece % 20’si). Fakat etkinliğin geçmesini takiben (6 ay) kilo veren hastaların % 98’i verdikleri kiloyu geri almaktadırlar.

Obezite de en başarılı ve en kalıcı tedavi yöntemi cerrahi uygulamalardır. Ameliyatlar en uzun kilo verme sürecini sağlar, verilen kilonun geri alımını zorlaştırır, ulaşılan kilonun korunmasını en üst düzeyde sağlar. Hedeflenen kiloya ulaşan ve ulaştıkları kiloyu yıllar içerisinde korumayı başaran hastaların oranı % 85-90’lardadır.