Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide)

30.3%

oranında insan ülkemizde obezite hastalığı ile yaşamaktadır.

49%

oranıyla kötü beslenme obezitenin en önemli nedenidir.

6000+

başarıyla tamamlanmış cerrahi operasyon deneyimi

SLEEVE GASTREKTOMİ

Sleeve Gastrektomi (Tüp Mide) Ameliyatı Nedir?

Obezite ile ilgili cerrahi girişimler arasında en sık uygulanan ameliyattır. Tüp mide ameliyatı olarak da bilinir. Ameliyat laparoskopik (kapalı) olarak gerçekleştirilir. Midenin yüzde 70-80’i çıkarılır, mide muz şeklinde bir görünüme kavuşur. Midenin daraltılması daha az yiyerek doyma hissinin daha erken ortaya çıkmasını sağlar. Dengeli kalori kısıtlaması ve az tüketim ile tokluğun sağlanması ise kontrolü kilo kaybının ortaya çıkmasına neden olur. Tüp mide ameliyatında ince barsakların yapı ve bütünlüğüne dokunulmaz, dolayısıyla gıdaların emilim süreci bozulmaz ve ağızdan alım eksikliği olmaması durumunda vitamin-element eksikliği beklenmez.
SLEEVE GASTREKTOMİ

Tüp Mide Ameliyatı Nasıl Gerçekleştirilir?

Tüp mide ameliyatı laparoskopik (kapalı) olarak yapılır. Karın duvarına yapılan minik kesilerden uygun el aletleri ve cihazlarla uygulanır. Midenin küçültülmesi işlemi ise dokuyu 3 kat zımbalayan laparoskopik stapler’ler ile gerçekleştirilir. Zımba hattı ise doktorun tercih ve tecrübesine göre dikilir. Dikiş işlemi el aletleri ile yapılır, kanama ve kaçak riskini ciddi anlamda düşürür. Ayrılan mide dokusu ise mutlaka çıkarılır. Stapler (zımba) hattına 1 adet dren yerleştirilir ve giriş delikleri uygun şekilde kapatılarak operasyon sonlandırılır. Dren yerleştirilmesi ürkütücü görülse de olası bir ani kanamanın tespitinde en etkin yöntem olması nedeniyle cerrahi işlemin önemli bir basamağıdır. Dren operasyondan 1-2 gün sonra çıkarılır ve ağrısız bir işlemdir.

Ameliyat 30-90 dakika arasında tamamlanır. Süreyi belirleyen en önemli faktör kişinin kilosu, anatomisi ve varsa geçirilmiş ameliyatlarıdır.

SLEEVE GASTREKTOMİ

Tüp Mide Ameliyatının Avantajları Nelerdir?

Tüp mide ameliyatı yeme kısıtlayıcı bir ameliyattır. Mide hacminin azaltılması daha az yiyerek daha çabuk doygunluk hissini sağlar. Bu ameliyatta alınan gıdanın emilim süreci bozulmaz.

Çıkarılan midenin fundus (üst kısım) bölgesinde üretilen ghrelin hormonu üretiminin (açlık durumunda beynin uyarılmasını sağlayan hormon) ciddi anlamda azalması kilo kaybını kolaylaştırır.

Mide çıkışındaki pylor denilen kasın yapısı korunur, bu ise gıdanın uzun süre midede durmasını sağlar, tokluk hissi devam eder (Gastrik bypass ameliyatlarında alınan gıda hızla ince barsaklara geçer, hasta çabuk acıkır ve az az da olsa sürekli yemek yiyebilir.)

İnce barsakların akım yönü ve bütünlüğü değiştirilmez, dolayısıyla alınan gıdanın emilim düzeni değişmez. Gıdanın ince barsaklara geçiş hızı normal olduğu için ishal, Dumping gibi komplikasyonlar görülmez (Gastrik bypass ameliyatlarında alınan gıda hızla ince barsaklara geçer, sindirilmemiş gıdalar ishal ve Dumpingin görülmesini kolaylaştırır.)

Emilimi de bozan ameliyatlara dönüşüm mümkündür (Tüp mide ameliyatından Transit bipartisyon / Non-Diverted İleal İnterpozisyon gibi türev ameliyatlara dönüşüm gibi).

Kilo kaybettirici etkinliği uzundur, hedeflenen kiloya ulaşım ve ulaşılan kilonun korunma oranı ise % 85-90’lar düzeyindedir.

Video Başlığı

Eşsiz Deneyim

10000’den fazla Laparoskopik cerrahi başarısı ve mutlu hasta deneyimi

Detaylı İnceleme

Ameliyat öncesi ve sonrası ayrıntılı inceleme sayesinde güvenli tedavi süreçleri

Tedavi Sonrası Destek

Tedavi sonrası uzun yıllar süren cerrahi ve diyetisyen desteği ile 7/24 yanınızdayız

Ameliyat Süreci

Hastaların ameliyat öncesi süreçte değerlendirilmesi ve risklerin belirlenerek olası önlemlerin alınması en önemli prensiptir. Cerrahi planlama sürecinde tüm hastaların ayrıntılı incelemeleri yapılmalıdır. Temel amaç olası eksiklik ve hastalıkların tespiti, takiben cerrahi öncesi tedavisi ve gerekirse cerrahinin ertelenmesidir.

Bu amaçla yapılması gereken değerlendirmeleri bakacak olursak bunlar; Akciğer değerlendirmeleri (akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri, göğüs hastalıkları konsültasyonu gibi), Kardiyak değerlendirmeler (EKG, EKO, kardiyoloji konsültasyonu, gerekirse eforlu EKG, Holter, anjiografi), Psikiyatrik değerlendirmeler (ilaç kullanımı, madde bağımlılığı,  psikiyatrik hastalık varlığı, psikiyatri konsültasyonu gibi), cerrahi değerlendirmeler (abdominopelvik ultrasonografi, doppler ultrasonografi, geçirilmiş batın cerrahiler), Dahili değerlendirmeler (mevcut başka hastalıklar ve ilaç kullanımı, dahiliye konsültasyonu gibi),  endoskopik değerlendirme (endoskopi ile yemek borusu, mide ve ince bağırsakların gözlemlenmesi), Laboratuvar değerlendirmelerdir (kan sonuçları ile karaciğer – böbrek fonksiyonları,  kanama zamanları gibi).

Hastaların kullandığı ilaçlar da mutlaka dikkate alınmalıdır (kan sulandırıcı, tansiyon-şeker ilaçları, psikiyatrik ilaçlar gibi). Ameliyat sürecinde bazı ilaçlar kesilmeli veya aynı etkinlikte ilaçla değiştirilmeli, mümkünse en kısa sürede ilacın kullanımına tekrar başlanmalıdır. Ameliyat sonrası ise en erken dönemde hastanın kullandığı ilaçların yeniden başlanması gerekir.

Hastalarda mevcut olan ek hastalıklar varlığında (geçirilmiş operasyonlar, kalp krizi,  akciğer enfeksiyonları, nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar, hipertansiyon, diyabet, uyku-apne sendromu gibi) ilgili branşta hasta kontrol edilerek görüş ve öneriler mutlaka alınmalıdır.

Hastanın kullanmakta olduğu ilaçlar mutlaka değerlendirilmeli, ameliyat süreci öncesi ve sonrasında kullanımı planlanmalıdır.

Yüksek riskli hastalar ameliyat öncesi mutlaka hastaneye yatırılmalı ve ameliyat öncesi tedavilerine başlanmalıdır.

Tüp mide ameliyatı sonrası hasta anestezi kontrolünde uyandırılır ve hasta odasına alınır. Ameliyat sonrası hastanın yoğun bakımda takip edilmesine gerek yoktur (Uyku-apne gibi özel durumlar hariç).

Ameliyattan 6 saat sonra hasta kontrollü şekilde su içimine başlayabilir, eş zamanlı hasta ayağa kaldırılır ve mini yürüyüşler yapar. Operasyondan 1 gün sonra hastanın yürüyüş sıklığı artırılır, solunum egzersizleri ile hasta desteklenir. Gaz çıkımını takiben sıvı gıdaların tüketimine (tanesiz çorba, komposto gibi) kontrollü şekilde başlanır. Dren bu süreçte çekilir. Klinik durumu gözlemek ve olası komplikasyonları yakalayabilmek adına hasta toplamda 3 gece hastanede yatar ve 4. gün taburcu edilir.

Taburculuk öncesi diyetisyen kontrolünde olacak şekilde beslenmenin tüm ayrıntıları hasta ve yakınlarına anlatılır, hastanın kullanacağı ilaçlar ve dikkat edilmesi gereken noktalar ayrıntılı şekilde belirtilir.

Ameliyat sonrası diyet ve beslenme şekli diyetisyen kontrolünde anlatılır. Erken süreçte ne yenmeli, hangi hız ve aralıkta tüketilmeli, neler yenmemeli gibi sorular cevaplanır.

Hastalara uymaları gereken 1 aylık bir diyet programı verilir. Burada ki asıl amaç hastanın hızlı zayıflatılması değil, ameliyat sahasının güvenle iyileşmesini sağlayabilmek ve aşırı-yanlış tüketimle dikiş hattının güvenliğini tehlikeye atmamaktır.

Birinci aydan itibaren beslenme kıvam açısından normale döner. Sağlıklı yaşam ve kontrollü kilo kaybını sağlamak adına tüketilmemesi gereken gıdalar ayrıntılı olarak anlatılır ve hastanın uyum süreci, kilo kaybı aylık olarak izlenir.

Ameliyat sonrası ilk bir ay kullanılması gereken ilaçlar mide koruyucu, multivitamin ve ihtiyaç halinde ağrı kesicilerdir. Bu ilaçlar ilk aydan sonra kontrollü şekilde bırakılır.

Ameliyat öncesi dönemde kullanılan ilaçların kullanımına geri dönülür. Zayıflamaya bağlı bazı hastalıkların gerilemesi (hipertansiyon, hiperkolesterolemi gibi) durumunda kullanılan ilaçlar ilgili hekimin bilgi ve önerisi doğrultusunda kontrollü olarak bırakılır.

Laparoskopik sleeve gastrektomi de görülebilecek komplikasyonlar; cerrahi alanlarda kanama, yara yeri komplikasyonları (yara yerinde enfeksiyon, kötü yara iyileşmesi gibi), spesifik komplikasyonlar (cerrahi alan kanamaları, alan bütünlüğünün bozulması sonrası kaçaklar gibi), cerrahi işlem sonrası mide bütünlüğünde pozisyonel komplikasyonlar (geçiş darlıkları, midenin bükülmesi (torsiyon) gibi), cerrahi sonrası cerrahi bölge dışı komplikasyonlar (akciğer enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları, kalp problemleri gibi),  uzun dönem komplikasyonlar (beklenenden hızlı veya yavaş kilo verme, kilo vermenin durması veya kilo alımı, vitamin-mineral eksiklikleri gibi) olarak sayılabilir.

Komplikasyonların görülme oranları %  birler ve 10 binde belki de 100 binde birler aralığında değişmektedir. Bu noktada önem kazanan durum ise önlenebilir komplikasyonların tespiti ve gerçekleştiği durumda uygun tedavinin uygulanmasıdır. Cerrahi öncesi komplikasyon riskini artıran nedenlerin (örneğin başka bir hastalığın varlığı, sigara, alkol, yara iyileşmesini etkileyen başka faktörler, anestezik riski arttırabilecek başka hastalıklar gibi) önden tespiti ve gerekirse önce tedavi edilmesi, komplikasyonun ortaya çıkış riskini oldukça düşürmektedir. Benzer olarak ameliyat sonrası olası komplikasyon riskinin bilinerek alınabilecek önlemler ile (erken mobilizasyon, solunum eğitimleri, sıkı takip ve izlem, uygun medikal tedavilerin erken süreçte başlanması gibi) sürecin sorunsuz tamamlanmasını sağlar.

Ameliyat sonrası süreçte önemli olan bir diğer nokta ise istenmese de gerçekleşen bir komplikasyonun erken tespiti ve uygun tedavisidir. Kanser gibi hastalıklarda da her zaman söylenen ‘Erken teşhis hayat kurtarır’ gerçeği tüm cerrahi komplikasyonlar içinde geçerlidir. Maalesef bir komplikasyonun tanısının erken süreçte konmaması, uygun tedavi ile kontrol altına alınabilecek durumun gecikme ile kontrol ve tedavi edilebilirlik dışına çıkmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla hastaların mutlaka bilgilendirilmesi ve ameliyat sonrası hastanın sıkı takibi önem kazanmaktadır. Cerrahi ekibin tecrübe ve deneyiminin en önemli faktör olduğu asla unutulmamalıdır.

Sık Sorulan Sorular

Obezite cerrahisi planlanlanacak hastalarda bakılması gereken ilk kriter Vücut kitle indeksidir (VKİ) ve alt sınır 40’tır. Obezite ile beraber ek bir hastalığın varlığında ise (Diyabet, Hipertansiyon, astım, uyku-apne gibi) VKİ’nin 35’in üzerine olması gerekir.

Ameliyatı planlanan hastalarda ek olarak aranan diğer kriterler ise diyet ve egzersizin daha önceden denenmiş olması, uygulanacak cerrahiyi anlayacak ve kabul edecek mental yeterlilikte olmak, psikiyatrik bir hastalığa sahip olmamak ve alkol-madde bağımlılığının olmamasıdır.

Tüp mide ameliyatlarında midenin kesilmesi işlemi stapler olarak adlandırılan bir zımbalama sistemi ile yapılır. Zımba hattı işlem sonrası güvenli olarak kapansa bile hat boyunca kanamalar görülebilir. Son yıllarda çıkan bilimsel çalışmalar zımba hattının dikilmesinin ameliyat sonrası erken dönemde görülebilecek kanama riskini belirgin şekilde azalttığını göstermektedir. Benzer olarak hattın dikilmesinin kaçak görülme oranlarını azalttığı bilinmektedir. Dolayısıyla cerrahi komplikasyonların görülme riskini azaltmak adına zımba hattının dikilmesini mutlaka önermekteyiz.

Ameliyat sonrası fazla kiloların kaybına bağlı bazı hastalıkların gerilediği bilinmektedir. Aşırı kilonun neden olduğu kemik eklem rahatsızlıkları kaybedilen kilo ile orantılı olarak giderek azalır ve kaybolur. Fazla sıvı yükünün azalmasına bağlı olarak hipertansiyon ortadan kalkmaya başlar, ilaç kullanan hastalarda ise ilaca bağımlılık giderek azalır ve kardiyoloji kontrolünde ilaçlar kesilir. Benzer olarak insülin direncine bağlı olarak varolan kan şekeri yüksekliği giderek azalır, varolan hap kullanımı ise dahiliye kontrolünde sonlandırılır.

Ameliyat sonrası yürüyüşlere en erken süreçte başlanır. İkinci haftadan sonra tempolu yürüyüşler ve yüzme gibi sporlar yapılabilir. Birinci aydan sonra ağırlıksız egzersizlere geçilebilir (Pilates gibi). Üçüncü aydan itibaren ise ağırlıklı sporlar rahatlıkla yapılabilir (Fitness, ağırlıklı egzersizler gibi).

Ameliyat sonrası yara yerleri subkutan (estetik) kapatılmışsa dikişlerin alınmasına gerek yoktur. Dikişleri normal kapatılmak zorunda kalınan hastalarda ise dikişler 12-15. günlerde alınabilir.

Ameliyat sonrası kilo kaybı ve yağ birikiminin azalmasıyla varolan insülin direnci tümüyle normale döner.

Ameliyat sonrası kilo kaybının en fazla olduğu dönem ilk 1 aydır. Bunun sebepleri ise sıvı gıdalarla düşük kalorili beslenme ve normal yağ kaybı ile beraber vücutta fazla tutulan sıvının kaybıdır. Dengenin sağlanması sonrasında ise kilo kaybı verilen yağ ile paralel seyreder. İlk ay görülen ortalama kilo kaybı 5-15 kilogramdır.

Takip eden aylarda ise ortalama kilo kaybı aylık 1-4 kilogram arasındadır. Verilen kilonun artması kişinin ne kadar hareketli olduğu ve ne kadar egzersiz yaptığı ile ilişkilidir.

Kilo verdirici ameliyatlar sonrası bazı hastalarda sarkmalar görülebilir. Bunu belirleyen şey ise kişinin ne kadar kilolu olduğu, ameliyat öncesinde de sarkmanın zaten var olması ve hangi hızda kilo kaybettiği ile ilişkilidir. Sarkmalarla ilgili ameliyatların ise kilo vermenin tamamlanması sonrasına ertelenmesi önerilir.
Ameliyat sonrası zımba hattında iyileşmenin sağlanması sonrası mide bir miktar esneyebilir fakat midenin büyümesi görülmez.
Ameliyat sonrası hastaların kilo verme durumları aylık olarak iletişime geçilerek takip edilir. Kan değerlendirmeler ise 1. 3. 6. 9. ve 12. aylarda mutlaka yapılır.

Vücut kitle indeksi 30’un altında olan hastalara cerrahi uygulanmaz.

Ciddi kalp yetmezlikleri, kontrolsüz kalp-damar hastalıkları, son evre akciğer hastalıkları, aktif kanser hastaları veya tedavisini alanlar, portal hipertansiyon varlığında siroz, kontrolsüz madde veya alkol bağımlıları ve entellektüel kapasitesi ciddi şekilde bozuk kişilere cerrahi uygulanmamalıdır.